Sene 2021

Yıllar , aylar, haftalar ve günler akışkan bir nehir gibi gümbür gümbür akıyor . Uzun çok uzun bir zaman olmuş bizden bahsetmeyeli. Hihayeleştirmeyeli. Bu dünyadan bir poli geçti diyecekler arkamdan. Çok şükür bin şükür bugünümüze. Bize bugünü  yaşamamızı nasip edene binlerce teşekkür az kalır.

 



Tam da hayyalerimdeki gibi küçük neşeli çekirdek bir aile olduk .Yaş artık 40 ve bence en güzel dönemler . Her günün zevkini yaşıyoruz, tadına vara vara yaşıyoruz. Keyifle sevinçle günlere uyanıyoruz . Uras abiliğini , özgür babalığını ben anneliğimi tepe tepe hissetmeye başladım. Ve inanıyorum ki çok daha güzel olacak çok daha keyifli olacak .






  

Hoşgeldin kızım hayatımıza, iyi ki geldin iyi ki bizi seçtin .Sevginle yumoşluğunla canımıza can neşemize neşe kattın. Sizlerin bizimle birlikte bu hayatı yürümemize nasıl bir değer kattığınız anlatmak öyle zor ki . Bir gülüşünüz bizlere bin bir kat nimet . Günümüz gecemiz ayrı bir neşe. Hep böyle güzel ve eğlenceli hatırlamanızı diliyorum .  





Ne var ne yok hayatta hepsi bizim tercihlerimiz. Ne yaşamak istiyorsak onu yaşıyoruz. bazen baskı yaptığımızı düşünüyorsunuz belki ama inanın hepsi çok daha güzel bir hayat yaşayabilmeniz için elimizden geleni. Yüreğiniz sevgi dolu oldukça yollarınız her zaman açık ve kolay olacaktır inanın bana.  Ne kadar zorlukla karşılaşırsanız o kadar  güçlü olacak, ne kadar hata yaparsanız o kadar tecrübe sahibi olacaksınız. Hiç bir zaman sevmekten vazgeçmeyin temiz bir kalp her yolu açar . Sizleri çok ama çok seviyorum iyi ki benimlesiniz. 


 

2017 BAŞLARKEN

          


      Uzun bir zaman olmuş yazmayalı. Aslında hala günlüğüme yazıyorum ama buralara pek uğramak gelmedi içimden. Etraflı düşünmek gerekiyor  bu sayfalara yazarken çünkü. derin bir okyanus çoğu zaman internet kime nasıl ulaşacağını bilemiyorsun kontrol edemiyorsun bir türlü.
    Uras, oğlum büyüyorsun çok güzel büyüyorsun sevgiyle, kahkahalarla, tatlı kavgalarla tepe takla büyüyorsun. Neleri duyuyorsun bilmiyorum ama o cin gibi zekanın her yaşadığımız duyguyu, heyecanı, tepkiyi kayıt ettiğini çok rahat fark edebiliyoruz. Her cümlende birisini görebiliyorum. Kendi tepkilerimde ablamı annemi abimi gördüğüm gibi....
    Güzel bir yıla başlamayı hayal ediyorum. İnsanlar hala kötülük yapma peşinde çırpınır dururken ben kendi dünyamda bambaşka bir dünyada yaşamayı diliyorum. Öğle çığrından çıkmış gibi ki her şey hiç kimseye kendini dinletemiyorsun. Kapkara duvarları örmüşler etraflarına kimi karamsarlık, kimi hırs, kimi öfke içinde sallanıp duruyor. Karamsarlık sarmış herkesin yüreğini. En güzelini yaşayanlar çocuklar. Tertemiz duygularıyla tertemiz hayalleriyle masmavi bir dünya kuracaklarını hayal ediyorum. Olması içinde elimden geleni yapmayı planlıyorum.  Kreşte geçirdiğim günlerim aklıma hep pamuk yumuşaklığını hissettirmiştir bana öyle yumuşak, öyle beyaz , öyle temiz bir dünyaydı ki orası kokusu bile pudra saflığındaydı. Dilerim dünyayı istediğiniz renge boyarsınız çocuklar sizler olduğunuz gibi kalmayı öğrendiğinizde bu dünya değişecek inanıyorum.

                   01. AĞUSTOS.2015
                Ve gitti.....
       


                 Babam aramızda çoook uzak yıllar ve duygular olsa da bir garip oldum gittiğini öğrendiğimde. Demirden bir kafese koymuşlar gibi hissettim sanki senle benim arama milyonlarca insan girmiş gibi kalbimi her bir köşeden sıkıştırıyorlardı. Bir süre anlamlandıramadım bir süre adına bir şey koyamadım. Bir tarafım hep kızgındı sana çünkü. Hep bu kadar sevgi dolu olup bir o kadar da uzak olmana hep kızıyordum. Bendim belki de uzaktan bakan, konuşmak istediklerini konuşamayan bilmem belkide kızdığımda kendimdi çoğu zaman.
Hasta olmana çok üzülmüştüm çünkü seni hiç doktorla bile görmemiştim sen hiç bir zaman hasta olmadın. Bu lanet hücreyle bile karşılaştığında "beni öldürmezmiş bu melet merak etme " demiştin bana. Dayanamadın ama be baba sözünde duramadın bu kez...
       Dua eden dillerini, yumuşak ellerini kaşlarını kaldırıp cık deyişini çok özleyeceğim baba bu kadar tahmin etmezdim ama çok özleyeceğim varlığın herşeye değermiş, sesini duymak yetiyormuş yüreğimizi ısıtmaya.
     Herkes vardı cenazende baba melekler seni almaya topluca indiler yeryüzüne öyle bir yağdı öyle bir yağdı ki mübarekler yaz günü ne bu yağmur dedi herkes. Sadece defnedilirken yağdı ne öncesi ne sonrası sadece son vedamızı yaparken gelip seni aldılar biliyorum çünkü gerçekten  tertemiz bir yüreğe sahiptin...Evet itiraf ediyorum bencildin biraz ailenden çok etrafına daha fazla önem verir gibi görünürdün ama sevgi dolu yürek her daim yüreğine vuruyordu baba...

 Artık baba diyemeyecek olmak zor gerçekten sırtımda  güven dolu ellerini hissedememek zor gelecek biliyorum. Ama alışıp hikayeleri bitirmeye devam edeceğiz. Çünkü hayat bundan ibaret....
Şimdi en sevdiğinle bir aradasın eminim mutlu mutlu sohbet ediyorsunuzdur.
Ne kadar tonton baban var derlerdi hep arkadaşlarım
gerçekten insan bir aradayken anlayamıyormuş şimdi özlüyorum o yumuşak ellerini.

En ufak bir yaram olsa görürdün baba hiç hissetmezdim ama hep üzerimdeymiş gözlerin. Bilginle anlatırdın hikayelerini çook uzuuun zaman dinleyemedim sen kusuruma bakma...
İnsan ölümü tadınca ince ince düşünüyormuş. Hatırlıyormuş unuttuklarını bir bir. Hele o keşkeler sıralanmıyor mu dilinin ucuna en sızlatıcısı da o oluyor işte. Keşke baba keşke daha çok sohbet edebilseydim seninle daha çok konuşabilseydim herşeyi yeri gelince tartışabilseydim uzun uzun sohbet edebilseydim keşke...Ozaman bu kadar şey birikmezdi içime baba ...





      "Baba; kudretmiş, güvenmiş, hayatın en sıkı  en sert yeriymiş...hiç gitmezsin sanırmışım meğer..."

 


    Veda işte budur, sessizce dolu gözlerle sıra sıra sevenlerin .....


YAŞ 35 OLDU İYİ Mİ

          

           Yaş 35 'e ramak kaldı gerçekten yolun yarısıymış .Her şeyi anlamaya ve en önemlisi anlamlandırmaya başlıyor  insan bu yaşta. Kızamıyor sevdiği insana mesela...Özlediğini yürekten hissediyor uzaktakileri ve gerçekten korkmaya başlıyor kaybedeceklerine .....
          Bunca yıl diye bakıyorum şöyle geriye;  ne heyecan, ne azim, ne hırs dolmuş yürekler. Ve ne hızlı akıyormuş kan damarda gerçekten, oysa özenilecek ,incelenecek sindirilecek ne çok şey varmış gözünün önünde ....
         Neyse çok da geç kalmadım sanki :) Evet en azından hiç fark edemeyenler var mesela. Hala hayatın hırslarıyla boğuşan ,üzen üzülen kalpler var  çok yakınımda!! Bugünlerde geriye döndükçe altından hep o üzgün kişi çıkıyor . O beni dert ortağı seçmiş ama dört tarafından sıkıştırmaktan başka bir şey yapmamış kalbime. Hep dertler bitse, hep artık her şey düzelse diye dilekler tutup Allah'ıma dua etmekten gına gelmişti de ; en sonunda kaçmayı başarmıştım hep beklediğim şekilde, ama bugün anladım ki ne beklediğim bir şey gelecek gibi bir şey değilmiş  ne de kaçılabilecek bir durum varmış ortada....! Hepsi parmaklıklar ardına kilitlenmiş bir kalbin yakınmaları, umutsuzlukları ve çaresizlikleriymiş meğer.
         İnsanın çaresizliğin içine düşmesi kadar acı verici bir durum yok bu hayatta bence , biraz pencerelerden bakması gerekiyormuş ama dışarı doğru değil evin içine doğru!
 Nedir bu kadar mutsuz edilesi ki, ne olmuş kaybettiyse, ne olacak eskisi gibi olmayacaksa, ya da eskisi daha mı iyiydi hayır orası da hep karanlık hep kavga ...Peki bunlara sebep ben miyim niye bunca ağırlık üzerimde bu yaşıma gelmişim? Neden beni birisi çekip çıkarmamış bu çamurun içinden. İyice balçığın içinde kalmışım. Ve dert ortağı olmaya çalışmaya başladıktan sonra günden güne zehirlenmişim fark etmeden .... Aslında korkulacak o kadar da çok şey yokmuş şimdi şimdi anlıyorum, bunu keşke biri bana anlatabilseydi, bu kadar endişe bu kadar kalp atışları ne gereksizmiş, ne kaybedilen bir değermiş....Görmek istediğim tarafları hiç görememiş, herkesi hep o keşke bende de olsaydı  dediğim gözlerle! görmüşüm!!!!!
      Yoo kızgın değilim kesinlikle nasıl kızabilirim üzülüyorum sadece biraz keşke hayatın keyfine varabilseydi keşke keyif almayı öğrenebilseydi. Birazcık mutlu olmanın nasıl olduğunun tadına varabilseydi .Sevebilseydi yürekten, verebilseydi kendini denizin keyfine, yeşilin tadına bırakabilseydi keşke. Kızgınlığı hayatının geri kalanını keşke kemirmeseydi. Keşke minnacık bir kalbi bu kadar taşla doldurmasaydı!!!!
      Ben yine güneşli ve dolu tarafından bakıyorum bardağa  neyseki 35 de fark ettim ;)) minnacık bir kalbe bende sahibim çünkü ona öyle naif öyle ince davranmalıyım  ki bu yaşadıklarımı o yaşamasın, o her rengi bugün görsün hayalinde canlandırmak zorunda kalmasın, o güzel ışıl ışıl kalp sevmeyi öğrensin,  insanoğlunun yaptığı herşeyin elinde bir gün olabileceğini bir gün kaybedilebileceğini bilsin, Allah'ın bile yarattığının bugün yanında yarın olamayacağını bilsin, savaşmanın gereksiz olduğunun farkına varsın hayatın rengarenk bir gökkuşağından ibaret olduğunu fakat hep yağmurdan sonra çıkan güneşle bu yüzünü gösterdiğini fark edebilsin!!! Bunlarla dolu olmalı sevgi dolu minik yürek, bir birine aşık ebeveynlerle huzur dolu bir yaşam elde edilebildiğini , kaçmak yerine herşeyin konuşulabildiğini konuşuldukça öğrenilebildiğini her tühümün çözülebildiğini öğrenmeli. Karanlıkta korkarken anne sesinin yeterli olmasını deneyimlemeli, düşmek üzereyken babasının elinden tutacağına hep güvenmeli. Düşmeli, kalkmalı, kırılmalı ,sevilmeli, kızılmalı hepsini her birini tek tek yaşamalı o minik kalp ama hep bilmeli ellerinin annesine bir uzatmalık mesafede olduğunu, sırtını da her döndüğünde babasının orda olduğunu hep bilmeli kuşkusuzca.....
      

AİLE VE AİLE OLMAK

        

                  Güzel oğlum uzun zaman oldu yazmayalı şimdi bahar başlıyor her yer yemyeşil her yer masmavi ,herkesin içi kıpır kıpır yazmadan duramıyor insan...Bu aralar geziyoruz bol bol, hep derim zaten bilirsin hayat bundan ibaret .Gülmek ve gezmek gerisi bahane:)




                 



Ve aile olmak ... Karışık bir kavram gelecek bazen sana bu yüzden bana geldiği zamanlar da nasıl başettiğimi anlatmak istedim biraz;)

               

       Birlikte gülmek, öncelikle aile dediğin,  birlikte yürümek. Birlikte üzülmek birlikte sevinmek. Bir omurga gibi seni dimdik tutan  bir kuvvet. Buna sahip olmak büyük bir şans ve sahip olmanın keyfini yaşamak bambaşka bir şans.
Karanlıkta korktuğunda anneni çağırmak gibi bir şey, çıkmaktan korktuğun zirveye babam gibi çıkarım demek gibi bir şey mutsuz hissettiğinde omzuna yatmak gibi ....Tarifi çok zor yapılabilen ama tadına doyum olmayan bir duygu aile olmak. Bunu her zaman hissettirmeye çalışmak bizim en büyük dileğimiz sana da anlaması kalıyor canımın içi......



               Her canın sıkıldığında babanla konuşabilmek en büyük servet, her kırıldığında en açık şekliyle annenle paylaşabilmek hayatın en güzel anları. Karşımdaki ne düşünür diye düşünmediğin tek diyaloglar bu anlar . Bunun keyfine çok ileride varacaksın ,insan gençken fazla anlayamıyor. Bana da öyle diyorlardı anne olunca anlarsın diye klişe cümleleri ama gerçekten öyle anladığın anda aklına geliyor bu cümleleri sarf edenler....






             Paylaşılan her güzel anı en değerli mal varlığın. Geçmişi gülümseyerek hatırlamak herkese nasip olmaz. Gülümseyerek hatırlamak içinde her daim gülümsememiz gerekiyor tatlım.  Boşver gerisini üzüntüler sadece bahane, baksana yeşil nasıl insanın içini ısıtıyor, mavi nasıl çoşturuyor. Gül geç hepsine dün dünde kalmıştır şimdi en önemlisi. Gözlerinin içinin güldüğü anların gözümün önünden hiç gitmiyor ömrünün sonuna kadar gözlerinin parıldamasını hiç kaybetme.Hiç buğulandırma, belirsizleştirme. Kaybedilen her dakika ömründen yiyor.Ve bir arkadaşımın söylediği ve hiç unutmadığım bir nasihatıda sana aktarmak istiyorum  hayatta karşına çıkan her fırsat kapısından gir , olmadıysa geri çıkarsın ama mutlaka girmiş ol ;))



            Ve bir gün aile kurmak istediğinde tatlım güzel anılarını hatırla ve aile olmaktan hiç korkma. Bu hayat birlikte yürümek için oluşmuş bir kavram belki bir toz bulutuydu belki bilmem ne ama sen her zaman göğsünde yatıracağın hayat arkadaşınla güzel günlerine yürü. Paylaşmak, hatıraları kalıcı kılmak hele de mutluluk tohumunu filizlendirmek yaşamın anlamı. Nefis buz gibi bir derede yüzmek gibi, koca bir dağın tepesinden uçsuz bucaksız manzarayı içine çekebilmek gibi enfes bir şey. 80 yaşlarına geldiğinde gözlerinde gülmekten yaşların dolduğu ve hala muhabbetten doyumsuz tat aldığın arkadaşının ellerini hiç bırakma...Bırakmaktan hiç korkma hiç vazgeçme.... 

       Seni çok seviyorum bunuda hiç bir zaman unutma....
           
 
 
 
 
 
 
 
 
 

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

  

   Aslında hep böyle başlamadı mı hikayeler. Bir varmış bir yokmuş.........

                                                                  Yine bir yerlere yüklemiş birileri başlangıç ve bitişleri.



 
      Gece olmak üzereyken tam, akşamın kızıllığında o yoğun nemi sarmış ciğerlerini, nefes alamıyorsun. Sım sıkı kumlar sarmış her yerini döküle döküle yürüyorsun ılık rüzgara karşı.

      Şöyle bir baksana geçen güne nasılda çabuk bitmiş ,bi gülümsemiş, bi sıkılmış, bi kaçmış bide ağlamışsın. Çakıl taşları kumları gizlemiş kumlar onların arasını doldurmuş ikisi koca bir yol olmuş. Unutup gittiğin küçük yaprak denizin akıntısına kapılıp çoook uzaklara gitmiş. Bir başka yaprak daha ve bir başkası daha. Gözyaşı dökmek isterken herşeye düğümlenir boğazın, çığlık atmak isterken birden ses kesilir korkarsın sessizlikten. Belki de kötü rüya görmemek için gece olmasın istiyorsun. Akşamın kızıllığına saklanıp yanıp kavrulmak için çabalayıp duruyorsun. Peki nasıl duracak orda bulutlar, nasıl sığınacaksın ki çok yakın gibi gözüken ama çoook uzaklarda olan beyaz pamukçuklara .... geceden başka fayda yok sana belli,  bas yüreğine serin suların çağlamasını, taşları oksijen yap ciğerlerine gözlerine ışık diye yakamozu seç bu seferde böyle kapılmış giderken yine bir hayalin içinde, çırpınmayı bırak da yüzmeye başla.....

     Sonra gelsin bir gece bakalım  kaybol içinde , kork ama kaçma, sesleri duydukça dinle
ve gözlerini daha da aç o zifiri karanlıkta. Kedi gibi pus sonra bir dalın altına yaprakların sesiyle sabahı hatırla her titreşimi sevginle besle , besleki sana su versin besleki yeniden yeşersin besleki renklerini yeniden keşfetsin. Bırak sızım sızım sızlarken bedeninin her kıvrımı bu yangınla daha da küllensin belki bir rüzgar gelipte daha sabah olmadan savurur......

İÇİMDEKİ HİKAYELER


         UZUN SAÇLI HAYALPEREST


       Günlerden Perşembe ,saçları denize doğru uzanmış,püfür püfür güneş bir tarafında .İçi sımsıcak, garip rüyalarını düşünüyor yine geceden kalma.Acaba gerçek orası mıydı yoksa burda mıydım diye sormaktan alamıyor kendini yine.Güzel bir iç çekip uzanıyor çimlere denize doğru gözleri kısık kısık ışıltıdan...Ve dalıyor rüyalarına. Ya o büyük adam sahiden orda olsaydı ?Nasıl olurdu acaba o anki duruşu, bakışı? Hep beklemişti ya kocaman yüreği, gerçekten o orda olsaydı ! Nasıl bir güm güm ses geliyor bir anda kulağına ve devam ediyor sıcacık sokulmalarına. Evet olsaydı hiç fena olmazdı pamuk şeker gibi kalbi yumuşadı ,sızladı sonra birden burnunun ucu Herşey ne kadar kolay olurdu di mi dedi kendi kendine. Gözlerindeki kanadı farkederdi ve onun altında uçardı durmaksızın, bakardı sonra aşağılara yalan yalan gülüşmelere oda kıs kıs sırıtırdı.                
         Belkide gerçekten gerçek oradaydı ve aslında yalan denen şey en doğrusuydu .Ama öyle öğretilmemişti ki ona gülümseyince içten hepsi unutulur sanmıştı ve tutunca elleri sımsıcak olurdu içi. Oysa söylemişti ona koca yürek saçlarını salıverme rüzgara  birgün bi bakarsın o seni yıpratır birazda dön sırtını diye .  O koca kollarına sarılırdı , tıkardı kulaklarını minik elleriyle. Kirlenmesin diye beyaz elbisesi çok mücadele ederdi yapışkan toprak lekeleriyle. Görürdü koca gözlerin arkasındaki oyunları ona söylerken sıcağı bilirdi buz gibi sokulmaları. Birden kanatlanıverirdi.....oda takılırdı peşine.  Yine şöyle bir bakardı yukarılardan o mutlu sanılan yüzlerine.
       Birden irkildi denizin sesiyle akşammı olmuşmuydu ne ? Bir gün daha yaklaşmıştı gerçeğe, hüzne, yalana, acı sona adı herneyse o na. Bir derin nefes aldı uzun saçlarının arasından sanki gördü karartıyı o kadar bulutun arasından. Uyanmıştı rüyasının huzurundan ve Seslenmişti anası yine "haydi artık eve" diye......










GÜNEŞ BELKİDE HEP ORDAYDI UNUTMUŞUM

 
 
bİrgün gelmiş bakakalmışım.
aRadığım şeY aslında yokmuş bir koyu kahvE gibi mis..
sonra gelmiş Bana sarılmış güneş
asLında o hep ordaymış ben hiç farketmEmişim.
Galiba unutmuşum:)
Karanlık içinde ama sımsıcak
DeğemeMişim ellerine...Parmaklarıma dokunduğunda aktı zaten...
Işığa doğru yüzerken tamda az kalmıştı aslında
kamaşan gözlerİmin sızısıyla anladım şİmdi .
Ne kadarda güzel di.
biR heyecan sardı içimi
Ne garip di Mi aslında hep orda olan yeşili hiç görmemişim.
Belki de unutmuşum:)
 
TopraĞın kurumuş kOkusuna daldım sonra
Nasılda ışıK içimi IsıtırMış hic denememişim
AraMayacakmışım aslında ne kOmik geldi bİrden ağlamak
KaybOlduğum yeri ne Çok istemişim zamAnında
şİmdi ise kansIz bedenİme su serpildi
KaybeTtiğim kutuYu buldum HatıraLarım içinde..
AynadaYdım o an tam karşısında;)
 
 
Baksana Yeşilde nasıl sarı görmüş kendini
ŞimDi gitme zamanı kaldığın Yere
NerDe kalmışsAn o pencereye bAkmaya
MerdiVenlere  tırmanmak turkuaz turkuaz
Araya serpiştirip simli kahverengiyi
ıŞıl ışıl salıVermek gökYüzüne
 

ŞAŞIRMA

 
 
Bir gün geldi işte ...
Hiç inanmamıştın oysa.
Yalan neymiş anladın mı?
Doğru yada yanlış
Yalan ya da gerçek
Olmadığını anladın mı  şimdi ?
Yıkılan sadece sert olanlarmış gördün mü ?
Adı konmamış ,
Sadece rol üstlenmiş materyallerin nasıl uçuştuğunu
Şİmdi görüp şaşırdın mı?
.......
Şaşırma!
Her birini bas göğsüne
nefes alamayana kadar sıkıştıracak seni toprak
Kaçma yok ki bir şey görünen
yavaş yavaş başlayacaksın nefes almaya
sönmüş alev gözlerinde
suları dışarı akmayacak artık
şAşırma !
Kaçamayacağın kadar kaygan,
alışamayacağın kadar soğuk artık yollar
belkide bulutlar
Nerde olduğuna bakma
belkide o ağaç o ağaç değidir aslında
Ne önemi var di mi?
Yuvarlağın köşeleri gelir aklına
Nerde ? Mavi kapaklı beyaz yazıda ...
İşte o kadar uçucu bir gölge burası .
Aslında hep öyleydi .....
Dinle bak ışıltıyı  birden düşen gök gürültüsünü dinle
şaşırma, kim demiş ki ona ışık diye
belkide o hep uçurtmaydı...
 

BENDE GELMİŞİM

Bazen çok komik bazen çok sıcak.
Ne karmaşa di mi bazen yağmurlu bazen ağrılı bazen heyecanlı bazen soğuk...
Bir gülüyorsun bir titriyorsun bir rüya içinde sarılırken irkilip ağlıyorsun..

Kimi gidiyor, kimi dizlerinin üzerinde, kimi gri,  kimi ise mosmor...
Belki diyorsun bekliyorsun sonra bir bakmışsın akrep çoooook uzaklarda kalmış.
Sana kalan bir beyaz tel herkes gitmiş....

Birden gülüveriyorsun dikilmiş bakıyorsun duvara zil çalıyor aniden.
Sonra bakıyorsun ki o orda, sense hiç görmemişsin bakışlarda.
Bazen otobüstesin bazen denizin kumunda.
Ne garip dimi hiçbirinin adı yok, koymamışlar işte bunu da unutmuşlar.
Ne gerek var desene , hadi sende söyle şarkıyla, besteyle bir aynayla söyle.

Ne anlaması güç dimi, bir su topu kadar yumuşak ve kaygan,
Bir kertenkele gibi hızlı ve atik ve su köpüğü kadar kaybolası....
İşte bir ışık sonrası şimşek ve arkasından şemsiyeler rengarenk....
Ne zor dimi aslında pembe gibi basit aslında hep orda ...

Ne karışık dimi ....
Sorulası şeyler ne çok aslında,
Kafesin içinde bir beyaz fare ,
Değirmen sürekli dönüyor ve su bitmiş ...

Kimi okumuş, kimi bakmış, kimi boş bir laf atmış,
Kimi camdan gülümsüyor kimi tam göz kırpmak üzereyken .....
Kimi sessiz kimi uçuyor tam bu sırada ...
Kifayetsiz olan ne sence ....

Birde suya boğulmuş bir tilki ...
Kıs kıs gülerken gözlerinin içi doluyor,
Hep orda dururken biri gelmiş itmiş ...
Birde aşağıdan bakan yıldızlar ....
Nerde dimi ismi neydi neden koymamışlar?.....


31 MAYIS 2013 GEZİ PARKI



                İşte gençlik,
               Herkes ne duyarsızız , ne tepkisiziz ,nereye gidiyor Türkiye sızlanıp dururken, ben dahi en son yapılan referandumdan sonra gazete bile okumazken sıkışmış gaz                    31 Mayıs Cuma akşamı patladı. Patlamasıda artık lazımdı. Her birimiz özelimize karışılmasından, her gün televizyonlarda tek ses, tek cümle duymaktan sıkılmıştık. Kürtajımız, sezeryanımız, çalışma şeklimiz, alkolümüz. T.C. miz, Atatürk portrelerimiz, 23 Nisanlarımız, 29 Ekimlerimiz,19 mayıslarımız ve en son "2 Ayyaş"ımızda eklenince bardaktaki son damla taştı. 90'lı gençlerimiz Taksim Gezi parkımıza "Topçu Kışlası Projesine" karşı çıktı. Çadır kurdu, gezi parkımızdaki ağaçlar kesilmesin dedi. Hepimiz izledik, dinledik anlamaya çalışılırken. Birden bıçak kesiği gibi sabaha karşı çadırları yaktılar, gençlerimizi yerlerde süründürdüler, biber gazına boğdular ve herkes duydu herkes gördü sonra herkes sokağa döküldü.....
          Konuşulabilirdi, proje daha açık anlatılabilirdi, dinlenebilirdi , biraz daha süreç uzatılabilirdi. Ama öyle olmadı yukarıdan bir ses sinirli, gergin "üç beş çapulcu" dedi, papuç bırakmayız dedi, o kışla oraya yapılacak dedi, AKM yıkılacak hatta taksime cami bile yapılacak dedi. Neden? Neden hiç sesler dinlenmedi biz seçtik sizleri dedik, huzurumuzu bozma dedik, neden inat ediyorsun bir proje altı üstü bu seferde bizim istediğimiz olsun dedik. Yok ! O gergin ses devam etti "%50 yi evde zor tutuyorum ,İstesem   1 milyonu oraya toplarım dedi, dış kuvvetlerin oyunu dedi, biz bunlara papuç bırakmayız dedi.  "Biz Kim? "olduk hepimiz, siz biz kim ?hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilmiyiz? Hepimiz ; bizlere hizmet getir, huzur getir diye oylara mühür basmadık mı? Basmayanlarda seçimdir, çoğunluğa uyalım demedi mi? Şimdi kim siz oldu ???


 
Mizah dolu, sevgi dolu , sanat dolu bir direniş başladı. Taksim bir bayram havasına büründü garip bir sessizlik içinde festival havasında sabah akşam doldu taştı. Herkes gençleri konuştu, sosyal paylaşım hayretle takip edildi. Nasıl da güzel organize olunuluyordu. Sabah kalkıp park ve meydan temizleniyordu, yemekler geliyordu, ilaç vb ihtiyaçlar  bir yerde toplanılıyordu. Herşey bedava ve hakkınca, her şey anlayışla, tamamen özgür.Tek istenilen bir avuç sevgi ve anlayıştı.... Süreç uzatıldı, itildikçe itildi, karıştıkça karıştı kalabalık. İstenmeyen gruplar oluşmaya başladı çünkü muhattap yoktu! Evet çünkü liderlerimiz hiç birimizi muhataptan saymıyordu. Ses çıkarmak amaçlı tencere tavamıza "hep aynı hava" diye dalga geçiliyordu. Şarkılar yazıldı, her gün ayrı mizah dolu sloganlar atıldı. Fener, Beşiktaş, Galatasaray tek yürek oldu, Çarşı grubu medarı iftarımız oldu, gençlerimiz için köprü yürüyerek geçildi. Vapurlar zafer bayramı gibi bayraklı insanlarla doldu taştı . 7'den 70'e taksime geldi .Tek dilek vardı sesimiz duyulsun, derdimiz dinlensin di....

 
        Maalesef beklediğimiz gibi olmadı. Sanatçılarımızla görüşüldü, bir kaç temsilci ayarlandı görüşüldü bir karara varılamadı çünkü hep yan sesler konuştu, hiç o sert ses net ve anlayışlı bir şekilde konuşmadı. Anlamak istemedi Miting yapıcam dedi anlamsız bir şekilde otobüsler, vapurlar, motorlar, taksiler dolusu insanlar meydanlara taşındı. Can havli ile sığınılan Camiler başka amaçlar için kullanıldı denildi, sesimizi duyurmaya yardımcı olan sanatçılarımıza baş militan denildi, hedef gösterildi, yardım eden kuruluşlardan tek tek hesap sorulacak dendi, sizde bayraklarınızı ama kanuna uygun olanını asın dedi(şu an meydanlardaki çoğu  bayrakların üzerinde Atatürk portresi var),siz aman sakin olun biz hesabını sorarız dedi. Yine şaşırdık kaldık yine bu kinin kime olduğunu, neden bu kadar hırs dolu olduğunu anlamadık....Sonra parktan çıkılsın eve dönülsün, direnişin amacı saptırılıyor dendi yine güzel bir organizasyonla dağılmaya çalışılıyordu. Ama hıncını alamamış çocukların kumları savurması gibi 15 haziran akşamı birden taksime saldırıldı her yer duman, her yer polis, her yer Toma(ömrümüzde duymadığımız bilmediğimiz bu süreçte öğrendiğimiz Terörist Organizasyonlarla  Mücadele Aracı) oldu.      İnsanlar dağıldı, yaralandı, çırpındı, öldü...
Çok çok acı günler , insanın içi burkuluyor ne istedi ki bu gençlik, bu halk sadece dinlenmek, anlaşılmak, isteğinin incelenmesi bu kadarcıkla başlayan bir direniş bir terör mücadelesine döndürüldü!!!Çoğu kişi haklıyken haksız  duruma düştü,  çoğu insan avcunu ovuşturdu, çoğu insan hırsıyla kavruldu biz sadece gözyaşı döktük!!!!!
 
VE SEN GÜZEL OĞLUM ......SENİN İÇİN MÜCADELE EDEN BU GENÇLİĞİ UNUTMA, ÖZGÜRLÜĞÜNE HİÇ BİR ZAMAN MÜDEHALE ETTİRME, SEVGİYLE, BİLGİNLE DİRENİŞİNİ YAP, ZEKANLA YEN KARŞI FİKİRDE OLANLARI VE HER ZAMAN KARŞINDAKİNİ DİNLE. SANATI SEV, KİTAP OKUMAYI SEV, MİZAHI SEV .KULAKTAN DUYMALARA KAPILMA HEPSİNİ OKU ARAŞTIR, DÜNYALARI DOLAŞ ,FİKİRLERİNİN ARKASINDA OLMAKTAN HİÇ BİR ZAMAN GOCUNMA ,  DOĞRU BİLDİĞİNİ SAVUN  AMA BİLGECE, KANITLARINLA. VE SANA NE SÖYLERLERSE SÖYLESİNLER ATATÜRKÜ  ASLA UNUTMA! BİZ ONUN SAYESİNDE BUGÜN  KENDİ BENLİĞİMİZLE NEFES ALABİLİYORUZ,                     EĞER Kİ ATAMIZ OLMASAYDI NE ŞU ANKİ DİLİMİZ, NE BAYRAĞIMIZ NEDE KARAKTERİMİZ OLURDU.O BİZİM IŞIĞIMIZ VE ONU SÖNDÜRMEYE HİÇ BİR KUVVET YETMEYECEK.                                                                                                                                                                 ÇÜNKÜ BİZ ÇILGIN TÜRKLERİZ!

BİR ZAMANLAR KÜÇÜK BİR KIZ ÇOCUĞU


Bir şubat soğuğu, ezan sesi kulaklarda erkenden akşam olmuş zaman geri  saymaya başlamış ...Bir neşe, bir oyun gibi herkes bir elinden tutmuş sonra kızmış, kendi kendine küsmüş.Faklılığı görmüş, çekişmeyi hissetmiş sonra kaybetmiş .Yeni yollar keşfetme peşine koşmuş küçücük alanlarda, dağcı olmak istemiş küçük tepeleri everesti yapmış,okyanus sanmış koca bir gölü.... Denizde bulmuş ferahlığı hep uzaklara açılmak istemiş hiç burda olmadan hep oraları gözlemiş bir gün demiş her gün ....Ve o bir gün hep devam etmiş öyle çok şeyi ötelemişki hiç o gün orda olamamış.... Her acıyı öfkesiyle bastırmış öfkesini hırslara hırslarını amaçlara çevirmiş.Hep koşmuş durmaksızın koşmuş.Sevmiş,kızmış küsmüş yanlızlığının farkına varmadan hep kendi kendine istemiş.Hiç söylememiş hep o bilsin demiş farketmemişki bilinmeyenler hep onu derinlere itmiş.Kağıt kaleme sığınmış,turuncu pikeli odasını ayırmış dış dünyadan.Şarkıcı olmuş,öğretmen olmuş,patron olmuş,anne olmuş,artist olmuş herşey duvardaki aynada dolmuş.....Herşeyi terk etmiş birgün ama koşmaya devam etmiş, hep oralardaymış ama hiç orda olmamış, hep kendiyle konuşmuş,hep kendinden istemiş, hep kendi gerçekleştirdikçe kendi tebrik etmiş kendini....Bir gün bir duvar çıkmış karşısına kendi başına olmadığını olamayacağını çoook sonra anlamış, yine kendine anlatmış umarım geç değildir diye ama görmüş bir gün hiç bu günde olmadığını....Oysa hep anı yaşamayı istermiş, yaşadığını sanırmış ama durmuyormuş bir yerlerde birşeyler sabit, hep koşturmaca hep koşmaca.
   Ve o duvar üzerine yıkılmış görmüşki eskiye dair hiç bir şey hatırlamıyormuş, hepsinin üzerine çekmiş bir örtü koca yılları sığdırmış 4 cümleye , çookk büyük sevgilerini gömmüş kumların altına, sevmiş sevdikçe kaçmış o günleri bu gün görmüş ne pişmanlık ne bir dert istemez olmuş ama artık geç kalınmışlığın acısıyla kavrulmaya başlamış.Kalmış başbaşa ertelediği acıları ile yaşamaya acıyla yoğrulmaya olgunlaşmaya .....

PEKİ

"Peki" dedi garip" ne yaparım ben sevmeden"
"Gülüp geçersin" dedi  gerçek,
"Kime gülerim"diye sordu bu sefer
"Senden öncekilere" kıs kıs gülerek
"Ama ya sevilmezsem"dedi garip
"Gözlerine bakarsın" 
"Kimin?" 
"Sevildiğini sananların"
"Peki" dedi garip "ne  göreceğim o gözlerde" 
"Hiç kocaman bir hiç"
" Yapamam sevgisiz yaşayamam ,ölür giderim ozaman"diye haykırdı garip
"Nerdeyim sanırsın ki "deyiverdi gerçek gözlerinin içine bakıp gülüp geçiverdi sonra.....